The Irishman, Oscar ödüllü yönetmen Martin Scorsese tarafından sinemaya kazandırılan bir başyapıttır. Frank Sheeran adlı karakterin hayat hikayesini anlatan film, 1950'lerden 1970'lere kadar uzanan bir dönemde geçmektedir. Film, zengin bir hikaye anlatımı ile birlikte, sinematografik olarak da izleyicileri büyülemektedir. Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci gibi efsanevi oyuncuların bir araya geldiği bu yapım, gangster türünde güçlü bir modern klasik olarak öne çıkmaktadır. The Irishman, yılların getirdiği ahlaki çelişkileri, dostluğu, ihanetleri ve pişmanlıkları gözler önüne sererken, aynı zamanda tarihi bir bakış açısı sunar.
The Irishman, sinema dünyasının en büyük isimlerinden bazılarını bir araya getirir. Robert De Niro, Frank Sheeran rolünde izleyicilerin karşısına çıkar. De Niro, karakterine derin bir insani boyut katmaktadır. Al Pacino, Jimmy Hoffa’nın ikonik rolünde karşımıza çıkarak, izleyiciye unutulmaz bir performans sunmaktadır. Joe Pesci ise Russell Bufalino karakteriyle, mafya dünyasında korkutucu ama karizmatik bir figürü canlandırmaktadır. Ayrıca, Ray Romano ve Bobby Cannavale gibi önemli isimler de yan karakterlerde izleyicilere sunulmaktadır. Bu oyuncuların güçlü performansları, filmdeki dramatik anların etkisini kat kat artırmaktadır.
The Irishman, inkar edilemezce, zamanın geçtiğini ve hayatın getirdiği zorlukları anlamanın önemini vurgular. Film, dostluk, ihanet ve pişmanlık temaları etrafında dönerken, aynı zamanda seçilen yolun sonuçlarının ne denli ağır olabileceğini gözler önüne serer. Scorsese, karakterlerin derinliklerine inmeyi başarırken, izleyicilere de hayatın karmaşası üzerine düşündürür. Frank'ın yaşamı, suçla dolu bir dünyada sıradan bir adamın seçtiği yoldaki sonuçları araştırarak, izleyicilere önemli bir mesaj sunar: Geçmişin ağırlığı, hayatın her aşamasında omuzda taşınmaya devam eder.
The Irishman, Martin Scorsese'nin ustalığını sinematografik olarak gösteren bir yapım olarak öne çıkmaktadır. Film, yavaş yatay ve uzun çekimlerle karakterlerin duygularını ve olayların ağırlığını izleyiciye hissettirmektedir. Renk paleti, daha karanlık ve nostaljik bir hava yaratırken, dijital yaşlandırma teknikleri sayesinde baş karakterlerin yıllar içindeki değişimi ustalıkla yansıtılmaktadır. Bu görsellik, izleyiciyi zamanın geçişine doğrudan tanık ettirir.