Titanik, 1997 yılında James Cameron'un yönetmenliğinde çekilen epik bir romantik drama filmidir. Gerçek bir olaydan esinlenerek hazırlanan film, 1912 yılında batan Titanik gemisinin öyküsünü ve bu trajedinin ortasında gelişen bir aşk hikayesini konu alır. Başrollerde Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'in yer aldığı film, teknik başarıları ve güçlü anlatımı ile dönemin en unutulmaz yapımlarından biri haline gelir. Titiz bir araştırmanın sonucunda oluşturulan tarihi detaylar, izleyicinin film boyunca geminin atmosferini hissetmesini sağlar. Titanik, yalnızca bir aşk hikayesini anlatmakla kalmaz; aynı zamanda sosyal sınıf farklılıkları, insanlık durumu ve trajedi temalarını derinlemesine işler.
Titanik, oyunculuk yetenekleriyle öne çıkan birçok isme ev sahipliği yapar. Leonardo DiCaprio, Jack Dawson karakterini canlandırarak izleyicilerin kalbinde unutulmaz bir yer edinir. Kate Winslet, güçlü bir performans sergileyerek Rose DeWitt Bukater karakteriyle gündeme damgasını vurur. Ayrıca Billy Zane, Rose'un nişanlısı Cal Hockley olarak filmin antagonisti olarak izleyiciyle buluşur. Diğer önemli karakterlerde ise Bill Paxton, David Warner ve Kathy Bates gibi isimler yer alır. Her oyuncu, karakterlerinin derinliklerine inerek seyirciye inanılır bir hikaye sunar.
Titanik, yalnızca bir aşk hikayesinin ötesine geçerek, insanlık durumunu, sınıf farklılıklarını ve trajedinin etkisini sorgulatır. Filmin alt metni, zengin ve fakir arasındaki uçurumu gözler önüne sererken, insan ilişkilerinin karmaşıklığını da vurgular. Jack ve Rose'un hikayesi, aşkın güçlü bir bağ oluşturabileceğini, ama bunun toplumsal normlar nedeniyle zorluklarla dolu olabileceğini gösterir. Filmin sonunda yaşanan trajedi, yaşamın ne kadar kıymetli olduğunu ve sevdiklerimizle geçirdiğimiz anların değerini hatırlatır. Titanik, aşkın ve kaybın evrenselliğini, aynı zamanda insanın doğaya ve kendi sınırlarına karşı mücadelesini gözler önüne serer.
Titanik, görsel efektleri, set tasarımı ve sinematografisi ile parlayarak dönemin en etkileyici filmlerinden birini oluşturur. Su altında ve yukarıda geçen sahneler, gerçekçilik hissini artırırken, geniş açı çekimleri ile geminin büyüklüğü ve ihtişamı gözler önüne serilir. James Horner'ın unutulmaz müzikleri, duygusal anları desteklerken, film müzikleriyle de izleyici üzerinde derin bir etki bırakır.